Mevlana’nın dilinden Hz. Ali

“(M. 9) Ruhun güzelliğine erişmek, ruhu görebilmek uzak bir mertebedir. Ruhu gördükten sonra da Allah yoluna gitmek gereklidir ki, Allah gözle görülebilsin. «Bu hayatta ve bu dünyadayken,» görür demiyorum. Dünyadaki cevherlerin birer perdeleri varsa da her cevherin bir de ışığı vardır ki dışarı vurur…

Olgun görüşlü olanlar, dışarıya vuran bu ışığı görürler. Ama dışarıya vurmayan ışığı görüp bilmemelerine de şaşılamaz. Ancak dışarı vuran, avuçlarının içinde ve karşılarında bulunan ışığı göremiyenlere şaşılır. Yoksa Sokrat’ın, Hipokratesin, îhvanı Safa derneğinin, Yunan filozoflarının söz ve fikirleri Hazreti Muhammed’le (S.A.), onun evlâdı, torunları, can ve gönülden ona uymuş olan kimselerin sözlerine benzemez. Hatta sudan ve topraktan yaratılmış insanoğlunun sözlerine de benzemez. Bunlar, «Allah hazırdır,» derler.” (Şems-i TEBRİZİ)
* * *
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN -DİVAN-I KEBİR
MEVLANA’NIN DİLİNDEN HZ. ALİ (“NA’AT-I ALİ”)

O açıklayıcı imam, o Tanrı velisi safa ehlinin vücut güneşidir. Yerde, gökte, mekanda, zamanda Hak’la duran o imamın zatı, iç ve dış temizliği ile vasıflanmak vaciptir. Çünkü küfürden, ikiyüzlülükten kurtulmuştur, temizdir…

Onun toprağı birlik alemidir. O, insanın hakikati ve canı gibiydi. Herşey fanidir, fakat can yaşar, ölmez. Onun hareketi kendinden diri olan ezeli varlıktandır. Beka çevresinde döner dolaşır, yaratıkları yaratanın zatı gibi O bakidir. Hakkın yüksek sıfatları Ali’nin vasfıdır. Hakk’ın sıfatları zaten ayrı değildir. O, Tanrı’nın zatına yapışmış “O” olmuştur. Hani duyduğun lahutun gizli hazinesi yok mu; işte o odur. Çünkü o, Hak’tan Hak’la görünmüştür. O hazinenin nakdi, tükenmez ilimdi. İşte o ilimden maksat, yüce Ali’dir. Hakkın hikmetini ondan başka kimse bilemez. Zira o hakimdir, herşeyin bilginidir.

İptidasız evvel o idi, sonsuz ahir de o olur. Peygamberlere yardım eden o idi, velilerin gören gözü de hakikaten odur. Yüzünün nurlu parıltısı, kendi ziyasından bir güneş yarattı. O, Hak iledir; Hak ondan görünür. Hakka ki, o Hak ile ebedidir.

Ademin toprağı onun nurundan idi, o sebeple meleklerin tacı oldu; Allah’ın isimleri ondan belirdi. O temiz ve yüce imamın ilmi sayesinde Adem, herşeyi anladı. O nur tek olan yaratanın nuru olduğu içindir ki, melekler onun huzurunda secde ettiler. Evet, muhakkak ki, Adem, O imamın nuru ile bütün ilahi isimleri bildi…

Şit, kendinde Ali’nin nurunu gördü ve yüksek alemi öğrendi. Nuh, kendini yüksek menzile ulaştırıncaya kadar, istediğini hep ondan buldu. Gene ondandır ki kurtuluşa eren Nuh, dehirde gayret tufanını buldu da beladan kurtulmuş oldu. Halil peygamber, dostlukla onu andı da, ateş ona al lale oldu. Nemrud’un ateşi, o Allah’ın dostuna hep gül, nesrin, lale oldu. Gene o idi ki, keyfiyle kendi koyununu İsmail’e kurban etti. Yusuf kuyuda onu andı da, o saltanat mülkünü süsleyen tahtı buldu. Yakup, onun önünde birçok inledi de Yusuf’un kokusunu alıp gözleri açıldı. İmran’ın oğlu Musa, onun nurunu gördü de uzun geceler hayran kaldı. Kırk gece kendinden geçti; kavuşma ve görüşme zevkine daldı. Sonra dedi ki: “Yarabbi! Bana bu lütfundan bir alamet ver.” Hak ona: “İşte sana nurlu eli verdim” dedi. Gene Ali’nin vergisidir ki, Meryem’e arkadaş oldu da İsa vücuda geldi…

O, şeriatte ilim şehrinin kapısıdır. Hakikatte ise iki cihanın beyidir. İki cihanın sultanı Muhammed, hakka yakınlık gecesinde, Allaha kavuşmanın harem yerinde onun sırrını gördü. Ali’nin nutkunu, Ali’den dinledi. Ali ile birleşilen o yerde Ali’den başka bulunmaz.(1)

Allah yolunda gidenler isteyicidirler; Ali istenilendir. Söyleyenler söylerler, susarlar. O, susmaz, söyler. Ebedi ilim, onun göğsünde parlayıp göründü. Vahyolunanların sırlarını, o hakikat olarak bildi ve bildirdi. Ümmetlere haykırdı:
-Allah yolunda Ali, sizin kılavuzunuzdur.

Allah’a içi doğru olanlar yüzlerini ona çevirmişlerdir. Zira o şahtır, doğru yolu gösterendir, efendidir…

O, bütün peygamberlerin sırrında idi. Cenabı Mustafa:
-Benimle açıkça beraber bulundu, dedi.(2)

Dinde evvel, ahır o idi. Allah ile içli dışlı o idi…

İşte bunları söyledim ki, bu yüksek mananın nüktesini öğrenesin de yüksek velayete eresin. Sence apaçık bilinsin ki, hakikatte yüce olan O’dur.

Ey efendi, benimle boşuna kavga etme. Bu böyledir. Hakikat budur ki, hepimiz bir zerreyiz, güneş odur. Biz hepimiz damlayız, deniz O’dur.
* * *

Âyine tuttum yüzüme, Ali göründü gözüme
Nazar eyledim özüme, Ali göründü gözüme
Âdem Baba Havva ile, Hem Allemel’esmâ ile
Çerhi felek semâ ile, Ali göründü gözüme
Hazreti Nuh Neciyyullah, Hem İbrahim Halilullah
Sinâ’da Kelimullah, Ali göründü gözüme
İsâ’yı Ruhullah oldur, İki âlemde Şah oldur
Müminlere penah oldur, Ali göründü gözüme
Ali evvel Ali âhır, Ali bâtın Ali zâhir
Ali tayyib Ali tahir, Ali göründü gözüme (* Hilmi Dede)
* * *

(•=nokta=0=Noktayı Kübra Şah-ı Velayet Hazreti Ali Keremullahi Veche)

Nur Cihan
www.yorumsuzblog.net.tc
nuralem7@hotmail.com

6 Yanıt to “Mevlana’nın dilinden Hz. Ali”


  1. 1 natilus 19 Mart 2008, 1:42

    Resulullah’ın sevdiğini sevmek ve sevmediğini sevmemek de bir ölçü ister. Yemek, içmek, giyim gibi konularda kendimizi zorlayamayız. O’nun sevdiği bir insan ise ve uzak kalmak istediği yine bir insan ise ölçümüz O’nun ölçüsüdür.
    O, Hz. Âli’yi sevmişse biz de severiz…
    O övmüşse biz de överiz…
    Fakat övmekte ölçü nedir?
    Mevlânâ hangi ölçü ile Hz. Âli’yi “övüyor”?
    Mevlânâ Hz. Âli’yi ancak kendi nefsini ne kadar tanıyorsa o kadar “övüyor”. İşte ölçü budur. Mevlâna’nın anlatımları Hz. Âli’nin gerçeği değil… Mevlâna kendi ulaşabildiği gerçekleri Hz. Âli’de görmek istiyor ve ona yansıtıyor…
    Hz. Âli’yi ancak Hz. Âli bilir, över ve anlatır…
    Hz. Âli tüm “övgülerin”, tüm “kutsallıkların” ve tüm “anlatımların”… bittiği… yerdedir.
    Mevlâna’yı Mevlâna’dan…
    Âli’yi Âli’den dinlemek…
    Kendimizi de kendimizden dinlemek…
    Nasıl olur? Bilmiyorum!..

  2. 2 ruhum latife 19 Mart 2008, 1:46

    natilus Yazmış:
    Mevlâna’yı Mevlâna’dan…
    Âli’yi Âli’den dinlemek…
    Kendimizi de kendimizden dinlemek…
    Nasıl olur? Bilmiyorum!..
    * *

    “Anlatır ki her “nokta” “mim” olduğunu anlasın.”
    *********************************
    Zaten siz cevabı da yazmışsınız ancak, Ali bir kişi olursanız Muhammedi anlayabilirsiniz ya da ne zaman Muhammedi olursunuz, o zaman sizden Ali zuhur eder gibi….

    Bu arada herkesin doğum gününü kutluyoruz… Mademki yaratılan ilk nur ve hepimizin hakikati Muhammediyet’tir, o zaman bugün hepimizin de doğum günüdür.. Hepimize huzur-kutluluk getirsin ve üzerimize nur sağaltsın inşallah ve aminnn..

  3. 3 3 / 173' e doğru 19 Mart 2008, 1:54

    İdeal güzellik, ancak gerçek güzelliğe bir sembol, bir misal olması bakımından önem taşır.

    ”Ey benim zindan arkadaşlarım!”
    – Yusuf hapisten kurtulacağına inandığı, o iki kişiden birine dedi ki:
    “Beni efendinin yanında an”

  4. 4 Bedir Gündüz 27 Nisan 2008, 11:59

    natilus yazmis:
    “Mevlânâ Hz. Âli’yi ancak kendi nefsini ne kadar tanıyorsa o kadar “övüyor”. İşte ölçü budur. Mevlâna’nın anlatımları Hz. Âli’nin gerçeği değil… Mevlâna kendi ulaşabildiği gerçekleri Hz. Âli’de görmek istiyor ve ona yansıtıyor.”

    Ilginc bir görüs!
    Hz. Mevlana sadace Hz. Ali hakkinda görüs getirmadi. Eger sizin görüsünüz dogru ise, Hz. Mevlana diger alimler icin yazdigi yazilarda da ayni ölcüde övgüler yazmasi gerekiyordu. Cünkü o kendi ulasabilecegi gercekleri de orda görürdü.
    Mevlana cihanin en büyük alimlerindendir. Bunu hic kimsa tartisamaz. Hz. Ali’nin sifatini Hz. Muhamedd(SAS)’ ten sonra en iyi bir sekilde kendisi kaleme almistir. Bunlari yazarken de herangi bir varligin etkisinde oldugunu zannetmiyorum.
    Hz. Ali’ye ve onun ehlibeytine karsi tarihler boyu iftiralar atildi, on iki imam’in hepsi katledildi…
    Bari büyük bilge Hz. Mevlana’nin dilinden Hz. Ali’ye gölge düsürmeyelim.
    Yaziktir günahtir.

    Saygilarimla!

  5. 5 natilus 28 Nisan 2008, 3:31

    Hz. Âli ve Mevlana âşığı Sevgili Bedir Gündüz’e sevgilerimle.
    Hz. Âli (k.v.) Hz. Muhammed’e (s.a.v.) neseb ve ilim olarak en yakınlarındandır. Hz. Muhammed’i sevdiğini iddia eden, Hz. Âli’yi üzecek bir saygısızlık, edepsizlik ve haddini bilmemezlik yapıyorsa sizin güzel gönlünüzü üzmenize gerek yok. Hz. Âli’ye “edepsizlik yapmak” zaten o kişi için dünyada ve ahirette verilecek en büyük bir cezadır. Bu ceza; Hz. Muhammed’in ve Hz. Âli’nin nurundan, ilminden, şefaatinden ve sevgisinden “uzaklaştırılmak cezasıdır.”

    Hz. Mevlana; bir öz’dür. O’nun öz’ü Hz. Muhammed’dir, Hz. Âli’dir, Hz. Ebu Bekir’dir, Ömer’dir, Osman’dır. O hiçbir sahabeyi diğerine üstün ve alt görmeyen, öz’ü sahabe, bedeni “Celâleddin” olandır.
    Hz. Âli başı ve sonu olmayan “ilim ve nur” sonsuzluğudur.
    Hz. Mevlâna “ilim ve nur” okyanusudur.
    Sonsuzluk içinde okyanus ne kadar bir yer kaplarsa? Hz. Âli sonsuzluğu içinde Hz. Mevlana o kadar yer kaplar. Mevlana Hz. Âli’yi ancak kendi nefsini yani kendi özünü ne kadar tanıyabiliyorsa o kadar övebilir. (Övmek, ilmini anlatmak demektir. )
    En büyük velî en sâde sahabenin yanında bir toz zerresi kadardır. Bu kural tasavvufun en büyükleri tarafından belirtilmiştir.
    Ve Hz. Âli’yi anlatmak için “en büyük velî”nin ilmi dahi o sonsuzluk yanında bir hiç kalır.
    Mevlana Hz. Âli’nin nuru ve ilmi önünde işte bu tevazu ile eğiliyor. Bu eğiliş de Mevlana’yı bizim gibi cahillerin anlayamayacağı en yüce yükselişe taşıyor.
    Hz. Âli’nin yanında Hz. Mevlana bir toz zerresi… Hz. Âli’nin ulaştığı gerçekleri, Mevlana kendi ulaşabildiği gerçekler kadar kapsayabilir ve bize anlatabilir.
    Hz. Mevlana’nın yanında “Natilus” diye birisi bir toz zerresi bile değil. Keşke bir toz zerresi olsaydım ve Hz. Mevlana’nın ayakkabısının altına konsaydım.

    “HZ. ALİ’YE VE ONUN EHLİBEYTİNE KARSİ TARİHLER BOYU İFTİRALAR ATİLDİ, ON İKİ İMAM’İN HEPSİ KATLEDİLDİ…
    BARİ BÜYÜK BİLGE HZ. MEVLANA’NİN DİLİNDEN HZ. ALİ’YE GÖLGE DÜSÜRMEYELİM.” DİYORSUNUZ… HAKLISINIZ.
    Bir düşünür diyor ki: “ZIRVALAR ZİRVELERİ YIKAMAZ”.
    Hz. Âli âlemlerin zirvesi olan Hz. Muhammed’in omzuna oturmuş ve Kabe’nin içindeki putları devirmiş bir zirvedir.
    Hz. Âli’yi yıkacak olan ZIRVA önce karşısında HZ. MUHAMMED GİBİ BİR ZİRVE bulur.
    Hz. Âli ve evlatlarını katledenler ve onları alkışlayanlar tarih sahnesinden yok olup gideli neredeyse bin üç yüz elli sene oldu.
    Bin üç yüz elli yıldan beri İslam dünyasında Ali, Hasan, Hüseyin düşmanı olan bir tek kişi çıkmadı. Çıkmaz da. Ama ne yazık ki “Ali, Hasan, Hüseyin”i “sadece biz seviyoruz” zannı geri kalan insanları onları sevmiyor zannettiriyor.
    Ne diyebilirim ki? Aşkın gözü körmüş.
    Allah sizi Hz. Âli’nin ve Hz. Mevlana’nın aşkından ayırmasın.
    “Natilus”un yazdıklarını bu şekilde anlamaya çalışırsanız, Allah’ın Aslanı Âli ve Aşkın Sultanı Mevlana hepimizi de kucaklar.
    Selam Selam Selam
    Sevgi Sevgi Sevgi
    Hoşgörü
    YÂ PÎR

  6. 6 Hasan boyraz 24 Eylül 2009, 2:07

    Mevlana Hazretleri bir ilim İrfan deryasıdır. Dört Kapıyı sırasıyla tamamlayıp Hakikatın sırrına ermiş bir evliyadır. O yüce makamda Hz. Ali’yi can gözüyle bu şekilde görmüş ise Eyvallah etmekten başka çare yoktur. Aksini iddia edenler ise inkarcıların sınıfına girdiklerinin farkınadalar mı? Fazla uzatmaya lüzüm yoktur; Hz. Mevlana üzerinde yorum yapmak cehalettir. Anlayanlara selam olsun…


Comments are currently closed.



Yorumsuz Blog (Arşiv II) burada…

Yorumsuz Blog (Arşiv III) burada.

SON YORUMLAR

Sevgiye dair için sed191
İslami Foton Kuşağı için sed191
Mevlana’nın dilinden Hz.… için Hasan boyraz
» The Secret’in sırrı aç… için elif
Özümle Konuşmalar için doğan
İslami Foton Kuşağı için necmi
» Önemli Bir Uyarı !.. için Tevhidi
» Simurg’u Ararken için ahmet
İslami Foton Kuşağı için Filminsonkaresi
İslami Foton Kuşağı için marduk_fotonkuşağı
Devrin Alimleri, Eski Zaman Ka… için mehmet akıf
Beyin Fırtınası (27) için barış
İslami Foton Kuşağı için Ayşe
» Simurg’u Ararken için Çağrı Dörter
» Harika Sözler (1) için deniz

ABONE OL!

E-postanızı girin; Yazıları önce siz okuyun!

ARŞİV

Yorumsuz Blog’un izlendiği ülkeler:

Araçlar